Yusuf hakkında bilgisi olmayan yeni bir kral Mısırda tahta çıktı. Sayıları artmış olan İsrailliler'i tehdit olarak görmeye başladı. Böylece Mısırlılar İsraillilerin başına onları ağır işlere koşacak angaryacılar olarak atadılar. Firavun ebelere İsrailliler'de doğan erkek çocuklarını öldürme buyruğu verdi. Ne var ki İsrailli bir kadın erkek çocuk doğurunca üç ay gizledi, sonra ise Nil kıyısındaki sazlığa sakladı. Firavun'un kızı, yıkanmak için yaklaşınca, çocuğu bulup evlat edindi ve adını Musa koydu.
Musa büyüdükten sonra bir gün soydaşlarının yanına gitti ve Mısırlının bir İbraniyi dövdüğünü görünce, Mısırlıyı öldürüp kuma gizledi. Fakat, cinayeti ortaya çıkınca, Musa Firavun'dan kaçıp Midyan yöresine gitti.
Aradan yıllar geçti, İsrailliler hâlâ kölelik altında feryat ediyorlardı ve sonunda yakarışları Tanrıya erişti. RABbin meleği bir çalıdan yükselen alevlerin içinde Musa'ya göründü ve RAB ‹‹Halkımı Mısırlıların elinden kurtarmak için geldim. ›› dedi. Sonra Musa'ya ‹‹Gel, halkım İsraili Mısırdan çıkarmak için seni firavuna göndereyim.›› diye söyledi. Musa ilk olarak kendisini bu iş için uygun görmeyip gitmeyi reddetti, fakat Tanrı, ‹‹Kuşkun olmasın, ben seninle olacağım›› diyerek, ağabeyi Harun'u da beraber göndereceğine söz verdi.
Harun'la Firavun'a gidip Rab'bin halkını serbest bırakmasını söylediler. Fakat Firavun daha çok öfkelenip, İsraillilerin işlerini daha çok ağırlaştırıyor. Ama RAB Musaya, ‹‹Firavuna ne yapacağımı şimdi göreceksin›› dedi, ve Musa aracılığıyla Mısır ve Fivarun'un başına on bela gönderiyor. İlk olarak Nil'in suları kana dönüştürüyor. Sonra ülkeye kurbağa belası gönderdi. Ondan sonra tek tek sivrisinek, at sineği, hayvanların ölümü, çıban, dolu yağışı ve çekirge belaları gönderdi. Ama Firavun hala direnip halkı salıvermeyi reddetti. Dokuzuncu bela olarak Mısırlıların topraklara karanlık çöktü.
Ama RAB en korkunç belayı sona saklamıştı. RAB ‹‹Gece yarısı Mısırı boydan boya geçeceğim. Tahtında oturan firavunun ilk çocuğundan, değirmendeki kadın kölenin ilk çocuğuna kadar, hayvanlar dahil Mısırdaki bütün ilk doğanlar ölecek›› dedi. Ama İsrailliler için farklı bir planı vardı.
‹‹Herkes ailesine göre kendi ev halkına birer kuzu alacak; hayvan kusursuz, erkek ve bir yaşında olmalı.›› diye buyurdu RAB. ‹‹Akşamüstü bütün İsrail topluluğu hayvanları boğazlayacak. Hayvanın kanını alıp, etin yeneceği evin yan ve üst kapı sövelerine sürecekler. Bu RABbin Fısıh kurbanıdır.›› Fısıh sözcüğü ‹‹Geçmek›› anlamına gelir. O gece RAB Mısırdan geçecek, ilk doğan her insan, her hayvanı öldüreceğini söyledi. Fakat İsraillilerin bulundukları evlerin üzerindeki kan belirti olacaktı. Tanrı kanı görünce evin üzerinden geçip içindeki kimseyi öldürmemeye vaat verdi. İsraillliler gidip RABbin Musayla Haruna verdiği buyruğu eksiksiz uyguladılar.
Gece yarısı RAB tahtında oturan firavunun ilk çocuğundan zindandaki tutsağın ilk çocuğuna kadar Mısırdaki bütün insanların ve hayvanların ilk doğanlarını öldürdü. O gece firavunla görevlileri ve bütün Mısırlılar uyandı. Büyük feryat koptu. Çünkü ölüsü olmayan ev yoktu.
Aynı gece firavun Musayla Harunu çağırttı ve İsraillilerin ülkeyi hemen terk etmesi için Mısırlılar diretti. ‹‹Yoksa hepimiz öleceğiz!›› diyorlardı. İsrailliler kadın ve çocukların dışında altı yüz bin kadar erkekle yaya olarak Ramsesten Sukkota doğru yola çıktılar.